30 Eylül 2011

Green Lantern


Hafta sonu önce Thor ardından da Green Lantern filmlerini izlediğimi yazmıştım daha önce. İki rakip çizgi roman şirketinin iki filmi, yapı olarak birbirlerine benzerlik göstermektedir. Vaktiniz varsa önce buraya tıklayarak Thor ile ilgili incelememizi okumanızı tavsiye ederiz.

Green Lantern DC Comics’in aynı isimli çizgi romanından uyarlama bir film. Yönetmeni Martin Campbell, Başrollerde Blade: Trinity’den beri hastası olduğumuz Ryan Reynolds, Gossip Girl’den tanıdığımız ama gerek rahatsız edici tonlamaları gerekse kötü oyunculuğu sebebiyle pek hoşlanmadığımız Blake Lively ve The Shawshank Redepemtion’ın Andy Dufresne’i Tim Robbins yer alıyor. Diğer rolleri pek tutmadım o yüzden yazmıyorum bile. :)

Martin Campbell, aksiyon, heyecan içeren filmler konusunda oldukça başarılı bir yönetmen. Çok parlak ve yaratıcı değil belki ama iş görüyor en azından. Ama bu filmde aksiyon sahnelerini beğenmedim açıkçası.

Thor ile bu filmi değerlendirmemin sebebi, dediğim gibi yapı olarak birbirine benzemesi. İki asi kişilik üzerinden anlatılan iki film var karşımızda. Her iki filmde de yabancısı olduğumuz bir dünya izleyiciye tanıtılmaya çalışılıyor. Thor bu işi iyi beceriyor ama Green Lantern’de konu çok dağılmış. Thor’da anlatılan Asgard’ı benimsiyoruz, ama bu filmde anlatılan evren ya da orası her neyse gayet itici bir yer. Karakterler bi ayrı gıcık. Zaten Parallax denen şahsiyet dünyaya saldırmıyor olsaydı da bizim Lantern gidip de oraya yardım etseydi iyice sinir olacaktım.

Çok uzatmayacağım çünkü filmi çok beğenmedim, daha da fazla kötülemek istemem :) Ama bu bizim Green Lantern’in her düşündüğünü yapabiliyor olması daha iyi yansıtabilirdi filme. Daha yaratıcı, estetik, heyecanlı sahneler olabilirdi. Sonlara doğru silahlar oluşturması konusu geliştirilebilir, filmin ortasındaki helikopter kazasının olduğu sahne gibi bölümler çoğaltılabilirdi. Sonuçta sanatsal bir film değil, aksiyonu bol olan bir çizgi roman uyarlaması bekliyorduk ama olmamış. Thor olmuş ama bu olmamış. Yine de zaman kaybı değildi. Çizgi roman uyarlamalarını sevenler mutlaka izlesinler.

Bu film için İzle ve Yorumla puanı: 6/10



28 Eylül 2011

Bridesmaids


Bu film için chick flick deniyor, bence hiç alakası yok. Afişine bakınca da öyle bir imajı var filmin ama chick flick tanımına uyan bir film değil bu. Öncelikle genç kızlara yönelik bir film değil, genç kızların yaşantısıyla ilgisi bile yok. Tamamen Sex and the City sınıfında, orta yaşın biraz altındaki bir grup kadının hikâyesi bu film. Kimlik sahibi olmayan bir grup insanın kimlik arayışı da denebilir, ya da üzerlerinde duran sosyal kimliği yaşamak zorunda hissetmeleri.

Filmle ilgili doğru bilinen yanlışları düzeltmeye başlamışken devam edelim. Hangover’ın bayan versiyonu denmiş, o da kesinlikle doğru değil. Hangover komedi filmiydi. Bu film ise yer yer komediye yer verse de komedi filmi değil.

Bu film tam anlamıyla bir Amerikan filmi. Amerikan problemleriyle uğraşan Amerikalı bir kadının hikâyesi anlatılıyor. Erkekseniz bu filmi izlemeden önce 3-5 defa yeniden düşünün derim. Bu film sizin için en fazla “eh işte, izledim bitti” kategorisine girebilir. Ama çoğunlukla “asla geri alamayacağım iki saatim gitti” kategorisinde olacaktır. Erkek rasyoneline uymayan bir dolu kadın saçmalığı var filmde, demedi demeyin :)

Kadınlar içinse, eğer chick flick arıyorsanız bu film size göre değil. Ama kadınların birbiri arasındaki ilişkiler, orta yaş bunalımları gibi aslında görmezden gelinen ama önemli konuların işlendiği filmleri seviyorsanız bu film tam size göre.

Filmin kategorisini belirledikten sonra biraz üzerinde yorum yapalım. Filmin ilk yarısında çok sıkıldım, çok uzun ve sıkıcı sahneler vardı. Birbirinin elinden 20 kere mikrofonu alıp konuştukları sahnede resmen bayıldım sıkıntıdan. İki seferden sonra amacını doldurmuş bir sahneyi bu kadar uzatmaya gerek yoktu bence. Ne kadar kötü olursa olsun, filmleri yarıda bırakmayı sevmem, çok da nadirdir yarım bıraktığım film. Bu filme devam etmek istemedim, ama ettim. İlk bir saatten sonra film biraz daha toparlandı, çünkü anlatılmak istenen konu bu kısımdaydı ve muhtemelen yönetmen bu bölümleri zorlama olmadan çektiği için daha akıcıydı.

Film bana çok komik gelmedi, kimileri komik bulabilir bazı sahneleri, ben çoğu yeri komik bulmadım. Şişko kızın sahneleri fena değildi ve filmin sonunda polisin yaptığı bir espri bence filmin en iyi esprisiydi :)

Sonuç olarak, ben izlediğime pişman değilim ama izlemeden önce sizi neyin beklediğini bilirseniz film sonunda pişmanlık yaşamazsınız :)

Bu film için İzle ve Yorumla puanı: 5/10


26 Eylül 2011

Thor


Yaz bitti, tembellik de onunla beraber gider diyordum ama öyle olmadı. Film izlemeye hızlı bir başlangıç yapamasam da yavaş yavaş filmlere ve dizilere başlamanın verdiği bir huzur var içimde :) Hafta içinde John Carpenter’ın “The Ward” isimli filmini izledim, fena değildi ama korku filmi hayranı olmadığımı artık cümle âlem biliyor. O yüzden bu filmi burada yorumlamayacağım. Haftasonu Mentalist’in 4. sezon ilk bölümünü izledim, uzun bir aradan sonra o kadar güzel ama bir o kadar da kısa geldi, doyamadım izlemeye. İlk fırsatta dizi hakkındaki görüşlerimi de paylaşacağım buradan.

Hafta sonu iki rakip çizgi roman firmasının iki filmini izledim; Thor ve Green Lantern. Bu yazıda Thor ile ilgili düşüncelerime yer vereceğim.

Filmin başrollerinde Chris Hemsworth, Natalie Portman, Stellan Skarsgård ve Anthony Hopkins yer alıyor. Natalie Portman filmdeki bence sürpriz isim. Bu tarz filmlerde karakter rolleri hariç kariyerli oyuncu görmek pek mümkün olmuyor. Sürpriz olmuş ama filme pek de bir şey katamamış sanırım. Gerçi çizgi roman uyarlaması filmlerde pek derinlik olmaz, o da sanırım akıntıyla beraber yol alayım demiştir. :)

Film, bize önce çizgi romanın doğasını anlatmaya çalışıyor. Thor kimdir? Nerden gelmektedir? Onların yaşadığı evrende nasıl bir düzen kuruludur gibi sorulara yanıt vermeye çalışıyor film. İskandinav mitolojisinin öğelerini barındırması itibariyle film ilgi çekici, o yüzden sıkılmadım ben izlerken. Mitoloji ile çizgi roman dünyası arasındaki denge çok iyi sağlanmış Sadece Thor’un asi, söz dinlemez tavırlar sergilediği bölümlerdeki oyunculuğunu ve kurguyu hiç beğenmedim, çok yapay durdu bana göre.

Anthony Hopkins, rolü seçmesindeki en önemli etkenin baba-oğul ve kardeşler arasında geçen ilişki olduğunu söylemiş, konudan daha çok bu ilginç geldi bana demiş. Zaten filmin merkezinde de iki kardeşin taht kavgasından öte 5 yaşındaki çocukların yaptığı gibi sen mi, ben mi kavgası oturuyor.

Filmde konu dağılmıyor, kendi içinde oldukça tutarlı bir film. Saçmalama kesinlikle yok. Komedi unsurlarına az olmakla birlikte yer verilmiş. Özellikle Thor’un “pet shop”a girip de at istiyorum demesi beni kırdı geçirdi.

Görsel açıdan bir yenilik göremedim ben, ama zayıf olduğunu da söyleyemem. Gerçi Asgard'da geçen sahnelerde sanat yönetmeni iyi iş çıkarmış, görsellik gayet güzel ve yapay durmuyor. İzlerken insanı yormayan, eğlenceli, bilgilendirici ve eğer çekilecekse diğer Thor filmleri için güzel altyapı oluşturabilecek bir film çıkmış ortaya. Tabi tüm yorumlarımı çizgi romanı okumamış birisi olarak yaptığımı da belirtmeliyim. Çizgi roman uyarlamalarını çok severim ama :)

Ayrıca filmin jeneriğinin sonundaki sahneyi de izlemenizi öneririm, zira 2012'de gösterime girecek olan ve bin türlü çizgi roman karakterini içinde barındıracak olan The Avengers filmi için kısa bir sahne konulmuş. :)

Bu film için İzle ve Yorumla puanı: 7,5/10


24 Eylül 2011

Friends with Benefits


Bir sine kritikte daha beraberiz sevgili izleyici. Bu yorumu Cannes'ta ki evimde pipomu içerek yazıyorum "Eduardo bana şarap getir evladım" . Neyse şaka bir yana ortada keyifli vakit geçireceğiniz ve tam bir "izle,unut" kategorisine sokabileceğimiz bir film var.

Bu filmin diğerlerinden farkı fuck buddy'lik müessesesini gayet keyifli ve güzel bir biçimde işlemesi (evet konu bu) ve Justin Timberlake ve Mila Kunis ikilisinin kimyaları tutan bir ikili oluşturması.


Senaryoda pek zeka belirtisi görmesemde arada yapılan güzel esprilerin "here comes the tornado"  (American Pie izleyenler hatırlar) :) ve Alzheimer konusunun filme yedirilmesinin filme biraz daha sağlamlık kazandırdığı kesin. Ayrıca filmin keyifle izlenmesinin bir başka sebebide yardımcı oyuncu kadrosunun çok sağlam olması bence (Jenna Elfman, Woody Harrelson, Richard Jenkins, Shaun White, Patricia Clarkson).

Uzun lafın kısası benzerleri bulunsada (Bu sene benzer konulu 3'ncü film) yinede keyif veren bir film söz konusu. İzleyin Pişman olmazsınız.


Bunu beğenen bunu da beğendi: No Strings Attached
IMDB Puanı: 6.7
İzle ve Yorumla Puanı: 7.5

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...