5 Mayıs 2011

Finding Forrester

Finding Forrester filmiyle tanışmam korsan film satan bir dükkânda olmuştu. Liseden beri tüm çıkan filmleri yakından takip ederim. Hepsini izlemesem bile çoğu hakkında az çok bilgim olur. Zaten o az bilgilere dayanarak seçerim izleyeceğim filmi. Finding Forrester filminde Sean Connery oynamasına rağmen bu filmi hiç duymamıştım, filmin Türkçe adına baktığımda ise Ormancıyı Bulmak yazdığını gördüm. Dedim ki, ya filmin İngilizcesini yanlış yazdılar ya da Türkçeye çevirenler pek İngilizce bilmiyor. Sonradan öğrendim ki, bizim Türkler çeviri konusundaki yaratıcılıklarını konuşturmuşlar, aynı Brokeback Mountain filminde olduğu gibi. :)

Filmin yönetmeni benim çok sevdiğim Gus Van Sant. Filmlerinin çoğunu izledim ve benim için oyuncular ve konu ne olursa olsun izlenecek yönetmenler listesindedir. Başrolde Sean Connery, diğer rollerde ise bu filmdeki başarısını ilerleyen kariyerinde devam ettirememiş Rob Brown, her zaman güzel olan Anna Paquin ve hiç sevmediğim Murray Abraham karşımıza çıkmış durumda.

Filmde Sean Connery, zamanında çok başarılı ve çok okunan bir kitap yazmış ancak daha sonra insanlardan uzak sakin bir yaşam seçmiş olan yazar William Forrester’ı canlandırıyor. Rob Brown’un can verdiği Jamal Wallace ise yazmaya meraklı, oldukça zeki ama kötü bir çevrede büyümüş siyahî bir gençtir. Bu ikisinin yolları bir şekilde kesişir ve Forrester, Wallace’a yazılarında yardımcı olmaya karar verir. Bu dönemde yeni bir okula başlayan Wallace’ın başı edebiyat hocası ile sıkıntıdadır. Çok fazla da detaya girmeye de gerek yok sanırım.

Sean Connery bence rolünü çok iyi oynamış, sert acımasız bir karakter olarak filme başlarken, Jamal Wallace ile iletişimi sonrasında hem oyunun hayatının hem de kendi hayatının değiştiğine tanık oluyoruz. Bu sürede de Sean Connery durağan bir oyunculuk sergilememiş, aksine film boyuncu karakterinin değişimine tanık olabiliyoruz.

Bu film konu itibariyle olmasa da özünde Kadın Kokusu filmiyle çokça benzerlik taşır. Her iki filmde de sonuç ne olursa olsun doğru olanı yapmak önemlidir mesajı veriliyor.

Film insan doğasını işliyor, toplumdaki çeşitliliğin derecesini ve bu çeşitliliğin birbirinden nasıl etkilendiğini anlatıyor. Filmin Wallace’ın sert ve karamsar hayatı ile başlayıp, aydınlık ve huzurlu bir şekilde bitiyor. Aynı zıtlık filmin açılış ve kapanış müzikleri arasındaki farkta da açıkça belli oluyor.

Filmde anlatılan William Forrester karakterinin, Amerikalıların çok sevdiği The Catcher in the Rye kitabının yazarı J.D. Salinger ile birçok benzer yanı olduğu söylenir. Salinger’ın hayatını biraz araştırdıktan sonra kısmen de olsa bu söylentinin yerinde olduğuna karar verdim.

Bu filmde yine anlatılmaz bir güzellik var, belki filmin sonundandır, belki diyaloglardandır, tam bilemiyorum. Ama filmin anlatabileceğim bir güzelliği, Gus Van Sant’ın favori oyuncusu olan Matt Damon’ın filmde kısa bir rolle karşımıza çıkması olmuştur.

Bu film için İzle ve Yorumla puanı: 8/10



Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...