Daha önce kısa bir incelemesini yaptığımız The Mentalist’in 3. sezon finalini yorumlayacağız bugün. Bölümü izlememiş olanların yazının bundan sonrasını okumamaları kendi yararlarına olacaktır. Zira spoiler vermeden bu bölümü anlatmak mümkün değil.
Dizinin finali normal bölümlerin iki katı uzunluktaydı. Açıkçası izlemeye başlamadan önce çok heyecanlıydım. Belki de Lost’un finali öncesi duyduğum heyecan kadar yüksekti. Çünkü, Jane ve Red John’un bu bölümde karşılaşacaklarını izlemeden önce biliyorduk.
Bölümü izlemeye başlayınca ilk yarım saatte biraz hayal kırıklığına uğradım doğrusu, konunun bir süre sonra Red John’a bağlanacağını bilsem de izlerken ilk yarım saatlik bölümden çok memnun kalmadım. Ancak daha sonra olayların bir şekilde Hightower’a ve sonrasında Red John’a bağlanması çok güzeldi.
Bölümün son 7 dakikası Jane ve Red John arasında geçiyor. Jane’in heyecanını yüzünden ve kelimelerinden anlamak mümkündü. Nedense Red John’un hep kel olduğunu düşünmüştüm ama yanılmışım. Hızlı konuşan, acele eden, kelimeleri birbirine sıkıştıran haliyle akıllı ama biraz sosyopat biri olduğunu da doğru yansıtmışlar karaktere. Tüm konuşma boyunca Jane’in elleri cebindeydi. Dedim ki ulen Jane insan yanında bi silah getirip şu adamı öldürmez mi? Hadi biz faniler tahmin edemezdik Red John’un senin peşinden geleceğini, sen de mi düşünemedin diye düşündüm. Ama anladım ki Jane usta, en doğru zamanı beklemiş ve bir şekilde onun Red John olduğundan emin olmak istemiş. Ayrıca her ne kadar Red John ruh hastası biri gibi olsa da, kötü karakter gibi davranmaması benim çok hoşuma gitti. Yani Jane’i kızdırmak için karısı ve çocuğuyla ilgili bir sürü şey söyleyebilirdi ama öyle yapmadı. Jane konuşma sırasında sürekli onun Red John olduğundan emin olmaya çalıştı ve artık en son sorduğunda Red John da bir şekilde isyan etmiş olacak ki, çilek ve krema’yı anlattı. O anda Jane’in yüzünde hem bir rahatlama hem de derin bir hüzün vardı. Red John’u vurduktan sonra da ne kadar huzurlu olduğunu hepimiz gördük zaten.
Belki o adam Red John olmayabilir, belki bölümle ilgili açık olmayan bi dolu durum var ama ben final bölümünden çok etkilendim. İlk 2 sezonun finallerinin hep sönük olduğunu düşünmüşümdür, ama bu finalin üzerine söylenecek olumsuz bir şey olduğunu sanmıyorum.
4. sezonun nasıl şekilleneceği çok önemli. Eğer bu ölen Red John değilse, konunun yine Red John üzerinden devam edeceği aşikâr ama eğer ölen Red John ise bundan sonra senaristlerin işi bi hayli zor olacak. Red John kopyaları türerse dizide o zaman dizi kötü bir seçim yapmış derim, ama onun haricinde ne olacağını bekleyip göreceğiz. Finalde ileriye yönelik iki nokta var merak ettiğim; birincisi, LaRoche arabada o herifi yok yere öldürdü. Neden? LaRoche’ta bi numara var ama bakalım ne çıkacak altından. Bir de daha önemsiz ama benim merak ettiğim nokta; O’Laughlin kaypağı ölürken Grace’in boynundaki kolyeyi çekip alıyor. Grace’e silah doğrulturken, evet sizi kandırdım ama seni gerçekten sevdim diyor, yani kolyeyi hak etmediğini düşündüğünü sanmıyorum. Belki bir şeylerden korumak için yapmış olabilir. Onu da öğrenmek için Eylül ayına beklemek gerekiyor maalesef.
Başlarken 2-3 paragraf yazmayı planlamıştım ama kendimi tutamadım. :) Belki bir süre sonra yine bu bölüm üzerine bir şeyler yazarım. Çünkü aklımda o kadar çok şey var ki.
2 yorum:
kolye mikrofon çünkü. red john öyle haberdar oldu bu bölümde olacaklardan.
Evet çok mantıklı, sanıyorum ki 4. sezonda bir şekilde buna değinecekler.
Yorum Gönder