5 Mart 2014

Breaking Bad

Breaking Bad yayınlanmaya başladığında üniversitedeydim. Aynı yıl sanıyorum ki ABD’de senaristlerin grevi de devam ediyordu, yani dizi açısından kıt bir seneydi. Dizi birden popüler oldu ama genellikle bu tür aşırı popüler yapımlara karşı bir antipati oluşuyor bende ister istemez. O yüzden daha önce Lost’ta yaptığım gibi bu diziyi de final yapıncaya kadar hiç izlemedim.

Spoiler’lardan kaçma konusunda da oldukça iyi olduğumdan neredeyse sıfır spoiler ile geçtiğimiz günlerde diziye başladım. Başlamadan önce tek bildiğim, kanser olduğunu öğrenen bir kimya öğretmenin meth yapmaya başlaması idi. Diziye başladım ve 15 günde bitirdim, özellikle dördüncü sezonla birlikte izleme frekansım da oldukça yükseldi. 

Bundan sonrasında bol spoiler olabilir, uyarmadı demeyin sonra :)

Gerek oyunculuk, gerek kurgu, gerekse hikâye açısından, sitcomları saymazsak, açık ara izlediğim en iyi dizidir Breaking Bad. Karakterlerin yıllar içindeki evrimini, geçtikleri süreçleri çok net bir şekilde görebiliyoruz, ama bunu yaparken de o kadar güzel bir şekilde anlatılıyor ki, işte tam da bu yüzden en iyi dizi budur diyebiliyorum. Ben filmlerde ve dizilerde mantık kurgusu doğru kurulduktan sonra herşeyin mümkün ve mantıklı olabileceğini düşünüyorum. Mesela, kendi ölümüne gidecek kadar gözünü karartmış bir adam için filmde buna uygun bir kurgu olması gerekmektedir. Adamı bu duruma sürükleyen faktörler, hisler, somut ya da soyut herşey görülmelidir. The Life of David Gale filminde olduğu gibi. Tabi bunu anlatabilme yeteneği, yönetmenin ve biraz da oyuncuların elinde ama iyi sinema bu şekilde yapılıyor. Walter’ın ve Jesse’nin dizi boyunca geçirdiği evrimi izledik, kimimiz ikna olduk, kimimiz salak la bunlar dedik. Walter’a diyenini pek görmedim de Jesse için olumsuz çok yorum mevcut. Ama bir bakmak lazım, Walter dizi başladığında nasıl bir insandı, değerleri nelerdi, sınırlarını nerelerde çizdi ve esnetti. Sonra da Jesse’ye bakmak lazım, onu da iyi incelemek lazım. Mental olarak çöküşe nasıl ilerlediğini biraz düşünmek lazım. Her ikisinin de yaşadığı süreç, sosyal doğruluk ve yanlışlar üzerinden düşünüldüğüne Shakespeare’in bir romanında da karşımıza çıkabilirdi. Romanlarda gördüğümüz, son zamanlarda Life of Pi’de gördüğümüz sembolik anlatım Breaking Bad’de biraz daha somut olarak anlatılmış. Zira bunun için dizinin yeteri kadar geniş bir vakti olması da filmlere göre önemli bir avantaj.

İzlediğim birçok dizide birçok hayal kırıklıkları olmuştur. Tek tek yazıp bin türlü spoiler vermek istemiyorum ama Lost herhalde bunların en başında gelir. Breaking Bad’de bu tür hayal kırıklıkların tam tersi mevcut. Her sezonda 2-3 tane vakit doldurmak için çekilmiş bölümler mevcut olsa da her bölüm belirli bir özenle çekilmiş. Walter’ın zekası o kadar iyi işlenmiş ki, o kadar doğal görünüyor ki, adam hem çok zeki hem de çok saf durabiliyor. Son sezon ikinci 8 bölümlük kısımda Schrader’ın Walter’ın Heisenberg olduğunu öğrenmesiyle başlayan bölümler gerçekten muhteşemdi. Ozymandias, tüm televizyon tarihinin bence en iyi bölümüdür. 

4 Mart 2014

Snatch

Türkiye'deki adı kapışma olan bu filmi Guy Ritchie yazıp yönetmiş.Hoş bu filmi hala izlemeyen var mı bilmiyorum.:) Yine de izlemeyenler için yorumlamak istedim. Sevdiğim filmlere bakıyorum genelinde bu adam var ya, sanırım tarzı hoşuma gidiyor. :) Başrollerde Jason Statham (Turkish) ve Brad Pitt (Mickey) ikilisini görüyoruz. Piskopat karakterde ise Vinnie Jones (Tony).

Annesi ve babası bir uçakta tanıştığı için kaza yapan uçağın adını alan Turkish, arkadaşı Tommy ile acemi bir boks maçı organizatörüdür. Çok parası olmadığından düşmanlarını öldürtüp domuzlara yediren Tuğla Kafayı başlarına bela almışlardır şike meselesi yüzünden.İkili aynı zamanda bir karavana ihtiyaç duymaktadır ve bunun için çingenelerden Mickey ile görüşmeye Tommy ve boksör gider. Orada çıkan bir karışıklık sonucu Mickey boksörü tek vuruşta nakavt eder ve dövüşe çıkacak tek boksör odur. Başka çare bulamayınca Mickey'i ikna etmeye çalışır ikili. Aslında filmin konusu anlatılacak kadar basit değil olay içinde olay var.

Fakat tüm bu karışıklıklar sizi eğlendiriyor. Bir tarafta boks muhabbeti dönerken, diğer tarafta elmas muhabbeti var. Kimin eli kimin cebinde filmin sonuna kadar anlayamazsınız. :) Filmin sonu hele tam bir ters köşe. :) Hele birde kaza sahnesi var harika, Borris ölümsüzlük şifresi yazmış gibi. :) Tyrone, Sol ve Vinny'in maceraları ise çok eğlendirici, özellikle Tony ile karşılaştıkları sahne.

İzlemediyseniz izlemenizi önereceğim, oldukça eğlenceli, sıkmayan bir aksiyon. Sırf Bradd Pitt'in mükemmel oynadığı çingene rolü için bile izlenir. 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...