8 Haziran 2011

Unknown

Bazı filmler vardır izlerken sıkılmazsınız, oldukça da beğenirsiniz ama hiçbir zaman böyle filmler en beğendiğiniz filmler listesine giremezler. Çünkü bu tip filmlerde hep bir şeyler eksiktir. Türkçeye “Kimliksiz” olarak çevrilen “Unknown” isimli film de bu filmlerden biri.

Filmin başrollerinde benim hem ses tonunu hem de film seçimlerini çok beğendiğim Liam Neeson, henüz tam anlamıyla star olamamış Diane Kruger ve Mad Men’den tanıdığımız January Jones yer alıyor. Film türün gereklerini yerine getirip çok lafı dolaştırmadan konuya giriyor ve ilk 5 dakikadan sonra gizemli dakikalar başlıyor:

Berlin’e eşiyle beraber konferans için gelen Martin Harris, havaalanında unuttuğu çantasını almak için bindiği taksinin nehre uçması sonucu bir travma yaşar ve kısmen hafızasını kaybeder. Daha sonra parçaları birleştirip, karısının kim olduğunu ve niçin Berlin’de olduğunu hatırlayınca karısını bulmak için otele gider ancak ne otel görevlileri ne de karısı adamı tanımamaktadır, üstüne bir de kadının aynı isimli bir kocası bile vardır. Bunun üzerine bir süre kendisi de şüpheye düşen Martin, bir adamın kendisini öldürmeye çalışmasıyla şüpheyi bırakır ve kimliğini aramaya, sorduğu sorulara cevap bulmaya çalışır.

Bu bir aksiyon filmi değil, ama yine de yönetmen heyecan olsun diye bir araba kovalama sahnesi koymuş filme ve bence hiç güzel olmamış. Bir şey filmin gidişatına uymuyorsa ve en iyisini yapmayacaksanız hiç yapmayacaksınız. Sahne çok basit olmuş ve filme de hiçbir şey katmıyor doğrusu. Onun dışında gerilime odaklanmış olmasında bir problem yok.

Ancak filmin ilerleyişi açısından bazı problemleri var filmin. Filmin sonuna kadar gerçekte olayın ne olduğunu öğrenemiyoruz, ama dönem dönem çeşitli olaylar açıklığa kavuşturuluyor. Ancak, bu olaylar birden, seyirciyi hayrete düşürecek şekilde olmuyor. Yavaş yavaş gelişiyor sahne ve biz bir şekilde film olayı açıklamadan anlamış oluyoruz, bu da bizdeki filme karşı olabilecek hayranlık hissini azaltıyor doğrusu. Gizemli filmler içinde en güzel sonlardan biri David Fincher’ın “The Game”inde görülebilir. Bu film The Game ile kıyaslanmaz elbette ama yine de sıkmayan ama çok da derinliği olmayan izlenebilecek bir film.

Bu film için İzle ve Yorumla puanı: 6,5/10



Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...