10 Ekim 2011

Crazy, Stupid, Love


Aşk ne kadar çılgın ve aptalca olabilir? Bu filmin izledikten sonra bu sorunun cevabını yeterince doyurucu bir şekilde alacağınızı garanti ediyorum.

Film bir restorantta masaların oturan çiftlerin şık ayakkabılarını ve o ayakların yaptığı çapkın hareketleri gösteriyor. Bu sahneden bile ayakları gösterilen çiftlerin birbirine olan ilgisini anlıyorsunuz. Gel görki kamera en son olarak şık bir topuklu ve New Balance spor ayakkabi giyen bir çiftin durduğu masada duruyor ve kamera masa hizzasına çıktığında yiyeceği tatlıyı seçmeye çalışan Cal Weaver (Steve Carell) ve eşi Emily'ye odaklanıyor (Julianne Moore). Cal'in tatlı olarak Creme Brulee, Emiliy'nin ise boşanmayı istemeyi söylemesiyle 118 dakika sürecek olan heyecan ve kahkaha fırtınası start alıyor.

Aslında kendimi bir sinema sever olarak son zamanlarda çok şanşlı hissediyorum. Son zamanlarda gittiğim hiçbir film beni yanıltmadı.  Crazy, Stupid, Love'da  (Artık CSL diye bahsedeceğim) buna bir istisna değil.

Film her şey bir tarafa senaryosuyla izleyici karşısına 1-0 önde çıkıyor. CSL kendi türünden birçok filmin düştüğü hataya düşmeyerek komedi, drama ve romantizmin kıyılarında bu saydıklarımdan bazen biri bazende bir kaçında tavan yapacak şekilde kendini dengede tutuyor. Ayrıca kendinden beklenmeyecek twistlere de (dönüm noktalarına) sahip olmasıyla beni ciddi ciddi şaşırtmasını da bildi.

Senaryonun usta elinden çıktığını anlamamızı sağlayan başka göstergelerde her karakterin içinin dolu ayrıca filmde bir ağırlığının olması ve seyircinin kafasında hiçbir soru işareti bırakmaması bence.

Gelelim oyunculuklara (şu an gülümseyerek avuçlarımı birbirine sürtmekle meşgulum). Önce mazlum sonra mağdur (hem de ne mağdur). :) Steve Carell'a saygım bu role kattığı derinlik ve sağlamlık ile bir kat daha arttı. Bir insan bu kadar mı hem yıkılmış bir karakteri oynayıp komik olur ve bunu insanı irrite etmeden yapar.

Ryan Gosling'i  The Notebook, Remember The Titans ve Blue Valentine'dan hatırlasam da (yeni filminin ismi Drive) o donuk surattan ve mükemmel fiziğinden (emeğe saygı lütfen) beklenmedik bir şekilde canlı ve derin bir oyunculuk sergilemekte. Ayrıca Marisa Tomei (yaşlansa da güzel)  ve Kevin Bacon ise verilen yan rollerde kendi kalitelerini gösteriyorlar.

Oyunculuklar ile ilgili olarak iki kişiye daha değinmek istiyorum. Bunlardan biri Cal'in oğlu olan ve bakıcısına aşık, 13 yaşında sınır tanımaz bir çocuk olan Robbie ve onu mastürbasyon yaparken yakalayan   Cal'e (Steve Carell)  önce gizliden gizliye sonra açıktan açığa (hemde ne açık) :) aşık olan 17 yaşındaki  Jessica. Aslında söylenecek çok şey olsa da sadece bu ikiliye ileride dikkat edin demekle yetineceğim.


Film kendisinden önce binlerce Hollywood vari romatik-komedinin (dramı da unutmayalım)  ruhumuzda yarattığı tahribata inat türdeşlerinin düştüğü klişe ve bayağılıklara düşmeyerek benim takdirimi kazandı. Açıkçası belki bir bilimkurgu filmi sizi bir şekilde iki saat meşgul edebilir ama bu tipte bir filmin seyirciye gözünü kırpmadan kendini izlettirmesi benim pek rastladığım bir olay değil.

Netice itibariyle belki bu film Oscar'ı alamayacak ama romantik komedi ishali olan Hollywood'tan hala güzel filmlerin çıkacağına dar inancımı güçlendirecek kadar esaslı bir film olduğunu bana kanıtladı.

Umarım sizde bu filmi benim izlediğim kadar büyük bir keyifle izlersiniz. Düşündüm de, hayır, eminim ki,en az benim kadar keyifle, bolca gülerek hatta zaman zamanda hüzünlenerek izleyeceksiniz.

Sinemasız kalmamanız dileğiyle.

IMDb notu: 7.8
İzle ve Yorumla Notu: 8.5
Bunu seven bunu da sevdi: Love Actually, Hitch, Bridesmaids

1 yorum:

erica arborea dedi ki...

Özellikle ikinci yarıda bazı sahnelerde rahatça gülebilmek için filmi durdurmam gerekti :))

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...